24 Kasım 2011 Perşembe

♪ ♪ dedim ya ♪ ♪



Böylesine dolu dolu dolu ağlamadı hiçbir kucakta hiçbir baş,
Ve hiçbir elveda bugüne dek bu biçim söylenmedi.
Hiçbir akşam o akşam gibi kanarcasına batmadı o güneş,
Ve hiçbir güneş onları bir daha bu biçim, bu biçim, bu biçim görmedi..

23 Kasım 2011 Çarşamba

fatal




















It's scary, yeah
I think I need some hypnotherapy, yeah
'Cause when you stare at me
I wanna take over your body, like, like, like it's Freaky Friday
I wanna take you to a dark place
Make you, make you, make you do it my way
It's scary, yeah
I think I need some hypnotherapy, yeah
This thing is so very
I want you so bad, it's scary
Baby, I want you so bad, it scares me


So scary
So scary
So scary, yeah
Oh, so scary..

20 Kasım 2011 Pazar

iyi ki doğdun


22 Eylül 1945

Kitap okurum:
içinde sen varsın,
şarkı dinlerim:
içinde sen.
Oturdum ekmeğimi yerim:
karşımda sen oturursun,
çalışırım:
karşımda sen.
Sen ki, her yerde "hâzırı nâzır"ımsın,
konuşamayız seninle,
duyamayız sesini birbirimizin:
sen benim sekiz yıldır dul karımsın...


23 Eylül 1945

O şimdi ne yapıyor
şu anda, şimdi, şimdi?
Evde mi, sokakta mı,
çalışıyor mu, uzanmış mı, ayakta mı?
Kolunu kaldırmış olabilir,
- hey gülüm,
beyaz, kalın bileğini nasıl da çırçıplak eder bu hareketi...

O şimdi ne yapıyor,
şu anda, şimdi, şimdi?
Belki dizinde bir kedi yavrusu var,
okşuyor.
Belki de yürüyordur, adımını atmak üzredir,
- her kara günümde onu bana tıpış tıpış getiren
sevgili, canımın içi ayaklar!..
Ve ne düşünüyor
beni mi?
Yoksa
ne bileyim
fasulyanın neden bir türlü pişmediğini mi?
Yahut, insanların çoğunun
neden böyle bedbaht olduğunu mu?

O şimdi ne düşünüyor,
şu anda, şimdi, şimdi?..



24 Eylül 1945

En güzel deniz:
henüz gidilmemiş olandır.
En güzel çocuk:
henüz büyümedi.
En güzel günlerimiz:
henüz yaşamadıklarımız.
Ve sana söylemek istediğim en güzel söz:
henüz söylememiş olduğum sözdür...




30 Eylül 1945

Seni düşünmek güzel şey
ümitli şey
dünyanın en güzel sesinden en güzel
şarkıyı dinlemek gibi bir şey.
Fakat artık ümit yetmiyor bana,
ben artık şarkı dinlemek değil
şarkı söylemek istiyorum...


1 Ekim 1945

Dağın üstünde:
akşam güneşiyle yüklü olan bir bulut var
dağın üstünde.
Bugün de:
sensiz, yani yarı yarıya dünyasız geçti
bugün de.
Birazdan açar
kırmızı kırmızı:
gecesefeları birazdan açar kırmızı kırmızı.
Taşır havamızda sessiz, cesur kanatlar
vatandan ayrılığa benzeyen ayrılığımızı...




10 Ekim 1945

Gözlerine bakarken
        güneşli bir toprak kokusu vuruyor başıma,
        bir buğday tarlasında, ekinlerin içinde kayboluyorum...

Yeşil pırıltılarla uçsuz bucaksız bir uçurum,
durup dinlenmeden değişen ebedî madde gibi gözlerin :
                                                sırrını her gün bir parça veren
                                                fakat hiçbir zaman
                                                büsbütün teslim olmayacak olan...




--Nâzım Hikmet