2 Temmuz 2009 Perşembe

Yaşamak Görevdir Yangın Yerinde..


***

Yaşamak bu yangın yerinde
Her gün yeniden ölerek

Zalimin elinde tutsak
Cahile kurban olarak

Yalanla kirli havada
Güçlükle soluk alarak

Savunmak gerçeği, çoğu kez
Yalnızlığını bilerek

Korkağı, döneği, suskunu
Görüp de öfkeyle dolarak

Toplanıyor ölü arkadaşlar
Her biri bir yerden gelerek

Kiminin boynunda ilmeği
Kimi kanını silerek

Kucaklıyor beni Metin Altıok
"Aldırma" diyor gülerek

"Yaşamak görevdir bu yangın yerinde
Yaşamak, insan kalarak"

Ataol Behramoğlu

***

2 Temmuz 1993, Sivas, Pir Sultan Abdal Şenlikleri. Sayısı 20.000'e yaklaşan yobaz grup, tekbir getirerek konukların kaldığı Madımak Oteli'ni ateşe verdi, 33 aydınımız gözler önünde yakıldı.

"Ben yanmazsam, sen yanmazsan, biz yanmazsak, nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa?"
Nâzım Hikmet




Nesimi Çimen: Üç telli curanın üstadı. Sarız, 1926

Asım Bezirci: Sosyalizm ve Edebiyat. Erzincan, 1927

Metin Altıok: Kara kutu, şiir, felsefe. Bergama,1941

Muhlis Akarsu: Kula kulluk yakışır mı? Kangal, 1948
Behçet Aysan: Sefa’sını ölümüle öğreten şair. Ankara, 1949

Muhibe Akarsu: Akarsuyum böyle miydi ahdımız? Kangal, 1958

Edibe Sulari: Davut Sulari’nin yadigarı. Erzincan, 1953

Uğur Kaynar: Militan, şair, elyazarı. Zara, 1956
Asaf Koçak: Yok devenin kuşu, bir sır “Cop Cumhuriyeti”nin çizeri, Yerköy, 1957

Erdal Ayrancı: Hep barikatın başında. Niğde, 1958

Sehergül Ateş: Biz onunla baba kız değildik. O hem sırdaşım, hem yoldaşım, hem dayanağım
ve gücümdü; babasının sözleri. Ankara, 1953

Hasret Gültekin: Koçgiri’den, Han Köyü’nden. 1965

Muammer Çiçek: Bir oyun yazdı “İnadına Yaşamak”.Yalınyazı Köyü, Zile 1967

Gülender Akça: Abidin ve Sultan’ın gözbebekleri. Divriğinin Şahin Köyü’nden, 1968

Mehmet Atay: Şahanım, şahdamarım, yangın yüreklim. Divriği, 1968
Sait Metin: Uzundu, usuldu dedemin boyu. Divriği, 1970

Carina Johanna: Alevilik araştırmacısı, “yabancı değil”. Hollanda, 1970

Gülsün Karababa: Babası”Kızım benden daha iyi saz çalacak” derdi. Divriği, 1971

İnci Türk: Çiçek açar domur domur dal verir. Balıkesir, 1971
Huriye Özkan: Havanın yüzünde semah dönerken. Ankara, 1971

Murat Gündüz: Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür, en sevdiği dize. Ankara, 1971

Ahmet Özyurt: Çok seviyorum düşüncelere dalmayı. Enstein gibi düşünerek kendimden geçmeyi. Kendi dizeleri. Ankara, 1972
Handan Metin: Tüm güzellikleri toplayıp uzun bir yola çıktın. Ankara, 1973

Yeşim Özkan: Ballıhan, erenlerin bal çiçeği. Ankara, 1973

Yasemin Sivri: Kamber’in profesörü, kitap kurdu. Ankara, 1974

Serpil Canik: Kuş olup güvercin donunu giyen, Uyan dağlar uyan Serpil geliyor. Ankara, 1974
Serkan Doğan: Başıma kızıl bağla, arkamdan ağıt yakma anam. Ankara, 1974

Belkıs Çakır: Güne Umut’tan. Ceylanlara karışıp semaha duran. Ankara, 1975

Nurcan Şahin:Kim yakıştırabilir sana ölümü? Ankara, 1975

Özlem Şahin: Okur, meraklı, yerinde duramaz, yaşam delisi. Ankara, 1976
Asuman Sivri: Semah, semah tutkunu, abisinin delisi. Ankara, 1977

Menekşe Kaya: Sazı elinde İsmail’in.Ötme bülbül ötme gönlüm şen değil. Ankara, 1977

Koray Kaya: Pir Sultan’ın genç şehidi. Ve hep öyle kalacak. Ankara, 1981

Yanyana öldüler.

Bugünse, kavruldukları yerde açılan kebapçıda oturup kebap yiyenler var.. 16 yılda ne değişti? Çıktık mı aydınlığa?..

"Senin bu gafletten uyanman için otuzar otuzar yanman mı gerek?.."
Ahmet Yorgun

"Hiçbir şey, eyleme geçmiş cehaletten daha korkunç olamaz."
Johann Wolfgang von Goethe

Hiç yorum yok: